Mevsimler insanlar üzerinde farklı farklı etkiler bırakır, her mevsimin kendine has güzellikleri olduğu gibi insan üzerine bıraktığı etkiler de farklı olur. İlkbaharın genellikle insanlar üzerinde olumlu bir etki bırakırken, sonbahar genellikle hüzünlü ve duygusal bir etki bırakır, sonbaharla birlikte yaprak dökümü genellikle hüznü ve ayrılığı hatırlatır.
Yaprak dökümü demişken açıklayalım; insanlar aynen ağaçlara benzer, önce fidan olur yeşerir, büyür, dal verir, yaprak verir, meyve verir ve daha sonra belli bir döneme, belli bir yaşa geldikten sonra yavaş yavaş yaprakları kurumaya, meyveleri dökülmeye başlar. Sonbaharda kuruyan ağaçlar ve bitkiler gibi yaprakları birer birer düşer ve insan ecelini tamamlayıp bu dünyadan ahirete göçüp gider.
Yaprak Dökümü ve Hikayesi
Dünyadayken insan her zaman baharı, ilkbahara yaşamak ister, kış ve yaz uç noktadır. Burada sonbahar yaprakların dökülmesi ile beraber hayatın sona ermesini çağrıştırır. Her sonbahar benim için ayrı bir özelliğe, ayrı bir güzelliğe ve ayrı bir öneme sahiptir. Dökülen her yaprakla beraber sanki birer birer kaybolup gidiyoruz, dökülüyoruz, kuruyoruz ve ömrümüzün sonunu yaşamaya çalışıyoruz, yaşıyoruz. Ömür dediğimiz zaman dilimi bir yaprağın düşmesiyle son bulabiliyor, yani hayat bir yaprağın düşmesi kadar kısa.
Bize bize çok uzun gelen bir ömür bazen saniyelerle, bazen dakikalarla ölçülebiliyor, yaprak dökümü her insanın ömründe önemli değişiklikler yapmasına vesile olabiliyor. Bir ağacın altında oturup kahve yudumlarken düşen her yaprakla düşüyoruz, kuruyan her yaprakla kuruyoruz. Gönül ikliminde kaybolup gidiyoruz. Bu kayboluşu engellemek, hüznü mutluluğa çevirebilmek için azami gayret göstermemiz gerekiyor. Sonbahar bir yaprağın sonu olduğu gibi insan eceli de o insanın sonbaharıyla yaprak dökümü oluyor, insan yaprak gibi düşüyor, insanın sonu geliyor.
Her şeye rağmen yaşamak güzel bir duygu, dünya yaşamaya değer bir yer ama çok kısa, hayat çok kısa, menzil uzun, yolcu yorgun. Ezelden ebede giden yolda yolcu olan insan, hayatın bazı dönemlerinde sevinci mutluluğu unutup kendisini çok yorgun hissediyor, bu yorgunluk bazen o kadar uzun sürüyor ki, hiç bitmeyecekmiş gibi.
Yaprak Dökümü ve Hüzün
Yaprak dökümü bana her zaman hüznü, acıyı ve binbir türlü zorluğu hatırlatıyor. Bazen insan hayatında böyle zorluklar yaşıyor ki hiç bitmeyecekmiş gibi, bazen bir ağacın altında kafasını avuçların arasına alıp düşünürken düşen her yaprakla birlikte kendini daha bir yorgun hissediyor, keşke diyor; şu düşen yapraklardan bir tanesi de ben olsaydım. Hemen akabinde sanki gizli bir el karamsarlıktan çekip alıyor insanı, hayır diyor, hayır sen düşen bir yaprak gibi çürümeye yok olmaya değil, yeşeren her yaprak gibi canlanmaya, tazelemeye ve hayat vermeye layıksın. İşte tam burada insan bir silkeleniyor, kendine geliyor ve evet diyor, doğru, ben yeşerip hayat vermek için mücadele etmeliyim, başkalarına yardımcı olmalıyım, hayatımın sonbaharında ilkbaharı yaş atmalıyım ve yaşamalıyım.
Evet, bugünkü yazımızda, bu yazımızda bahar’ı yaşamayı, bahar’a düşünmeyi ve Bahar olmayı anlatmaya çalıştık her zaman sonbahar ila birlikte düşen yaprakları, düşen yaprakların rüzgar önünde uçuşurken ilkbaharda yeşeren yeni yaprakların, yeni umutların, yeni fidanların yeşereceğini bilmek insan için büyük bir nimet ve güzel bir umut kaynağı oluyor. İlkbahar ve sonbahar birbirinin tamamen zıttı birisi ilkbahar, birisi sonbahar ama ikisi de bahar. Birisi ümit ve neşe kaynağı olurken, diğeri hüzün kaynağı oluyor.
Yaprak dökümü sadece ağaçlara ve bitkilere has bir olay değil, insanların da mevsimler gibi farklı zamanları oluyor. Nasıl ki çocukluk ve gençlik yılları ilkbaharı yeşeren ümitleri sevinçleri simgelerken, sonbahar da insan hayatında hüznü, tükenmişliği ve sonra yaklaşmayı simgeliyor. Dökülen her yaprak Ömür defterinde kapanan bir sayfa oluveriyor. İnsanoğlu doğum ve ölüm arasındaki ömür çizgisinde sürekli ileri doğru devam ediyor. Geçen zamanın geri dönüş imkanı olmadığı gibi, düşen bir yaprağında tekrar yeşerme ihtimali olmuyor.
Bazı insanlar kopan bir yaprak gibi rüzgar önünde savrularak yok olurken, bazı insanlar yeşeren yapraklar gibi ümit, neşe, mutluluk ve huzur kaynağı oluyor. Önemli olan hayatın her döneminde dört mevsimi aynı anda yaşayabilmek, yeri geldiğinde sevilmek, yeri geldiğinde hüzünlenmek ama bu hüzünle sevgi arasındaki dengeyi kurabilmek. Önemli olan budur, bildiğiniz gibi ömür kısa ve geçicidir, kısa ve geçici olan ömrümüze çok güzel şeyleri sığdırabiliriz.
Bir yaprak düşerken insana çok şeyler anlatıyor anlayabilen insanlar anladıklarını hayatlarına tatbik ederek hayatlarında mutluluğu yakalıyorlar. Biliyorlar ki, yaprak lisan-ı haliyle çok güzel konuşuyor ve diyor ki; ey insan, ey ademoğlu sen hiçbir zaman ölmeyeceğini düşünüyorsun, belki de öleceğini bildiğin halde aklına getirmiyorsun, kendine çok uzak görüyorsun, kendine yakışıramıyorsunuz, unutma ki bir zamanlar ben de tomurcuklanıp açıldım ve yeşildim. Sağlıklı, dinç ve capcanlıydım. Ömür sona yaklaşınca gördüğün gibi sessizce dalından koparıp yere doğru yavaş yavaş süzülüyorum.
Sen de her ne kadar hayatının ilkbaharında da olsan, yazında da olsan, kışında da olsan bir gün sonbaharı ve son günleri yaşayacaksın. Tıpkı benim gibi sımsıkı tutunduğun dalından yavaşça ve sessiz sedasız ayrılacaksın, işte o günü hatırından çıkarma, hazırlıklı ol, hazırlıklı yaşa, hayat her zaman ilkbahar değildir, yazı da vardır, kışı da ve sonbaharı da. Sonbaharla birlikte yaprak dökümü de vardır, bunu aklının bir köşesine yaz ve her gün hatırla, hatırla ki ebedi aleme göçtüğünde kendini kurtarabilecek ameller hazırla.
Ölümü, yani insanlığın, insanların yaprak dökümü’nü unutma. Nasıl ki bizler sonbahar geldiğinde birer birer dalımızdan kopup kuruyup gidiyorsak, siz insanoğulları da zamanı geldiğinde teker teker bu dünyadan kopuk ebedi aleme göç edeceksiniz, işte bir yaprağın anlattıkları. Artık herkes ne anlarsa onu yaşar, Allah herkese hayırlı ömür ve hayırlı bir gelecek nasip etsin. Amin.