Hasan Sabbah ve fedaileri hakkında çok fazla görüş ortaya atılmıştır. Bunları değerlendirerek en çok kabul gören görüşlere bu yazımızda yer vermek istedik.

 

1. Alamut’u Ele Geçirmesi

Bununla ilgili birden fazla görüş ileri sürülmüş olsa da en kabul göreni şöyledir:

Hasan Sabbah’ın aklındaki krallığı faaliyete geçirebilmek için çok korunaklı ve işlevsel bir bölgeye ihtiyacı vardı. Binli yıllarda, bu özellikleri barındıran çok az kale mevcuttu. Çünkü Hasan Sabbah’ın aklındaki fikir deli bir fikirdi ve böyle bir fikri hayata geçirebilmek için bir o kadar delice bir kale gerekliydi.

Hasan Sabbah en sonunda aradığını Alamut kalesinde buldu. Bu kale her yönüyle sanki onun bu delice fikirleri için yaratılmıştı. Ne yapıp edip orayı ele geçirmeliydi. Kale, zamanın Selçuklu sultanı Melikşah’ın atadığı bir komutanın yönetimindeydi. Komutanın keyfine düşkün birisi olması, Sabbah’a kaleyi ele geçirme yolunda büyük bir koz veriyordu. Öyle ki bu komutan, kale kumandanı olmak istemiyor ve gezip tozmak, hayatını yaşamak istiyordu.

Aklında şeytani bir plan tasarlayan Sabbah, yanına aldığı yüz kişilik bir birlikle Alamut’a doğru yola çıkar. Kaleye vardığında kumandanla görüşme talep eder. Kale kapısına gelen kumandan, Sabbah’ın küçük birliğini görünce onu alaya alır ama az sonra başına geleceklerden habersizdir.

Sabbah, kumandana bir kese altın karşılığında, kalenin bahçesinde ona dana postu kadar bir yer satmasını teklif eder. Sefahatine düşkün olduğu kadar akılsız da olan kumandan “bu kadarcık yer almasının ne zararı olabilir ki.. Bence karlı bir alışveriş olucak” diye içinden geçirir ve Sabbah’ın teklifini kabul ederek onu askerleriyle beraber içeri alır. Bahçeden istediği bir yeri seçmesini söyler. Tam bu anda Sabbah, şeytanın aklına gelmeyecek planını devreye sokar ve yanında getirdiği dana postunu ince bir ip şeklinde kesmeye başlar. Uzun bir ip elde ettikten sonra kalenin bahçesinin büyük kısmına kazıklar çakar. Tam ipi kazıklara dolamaya başlayacakken komutan oyuna geldiğinin farkına varır. Ama artık çok geçtir. Çünkü komutan Sabbah’ın askerlerini de içeri almış ve Sabbah’la oyalanırken askerler kaleyi ele geçirmişti. Böylece Hasan Sabbah, aklındaki delice plan için zemini hazırlamıştı. Şimdi sıra o zemini piyonlarla doldurmaya gelmişti.

Fedaileri Ölüm Savaşçılarına Dönüştürmesi

Hasan Sabbah, İran’da bulunduğu bir dönem, bir Şah’ın sarayına misafir olmuş ve haşhaş yapımını orada öğrenmişti. Bu delice planda zaten bu sayede aklına gelmişti çünkü bizzat haşhaşı kendisi de tecrübe etmişti ve bu küçük hapların uyandırdığı isteğin farkındaydı. Alamut, sadece kulenin en tepesinden görünebilecek ve ancak bir asansör yardımıyla inilebilecek gizli bir bölge barındırıyordu. Sabbah, planı için kilit önemde olan bu bölgeye bir cennet bahçesi görünümü vermek istiyordu. Bu nedenle bahçeye o kadar büyük bir önem veriyor ki, kaynaklarda bahçede baldan, şaraptan nehirler aktığı söylenir.

Sabbah, kalenin bir tarafında fedaileri diğer tarafında ise köle pazarlarından aldığı cariyeleri eğitmekteydi. Fedailer, savaş ve zeka konularında iyi bir noktaya gelince planını devreye sokuyordu. Önce fedaiyi, yardımcıları aracılığıyla kulenin en tepesine çıkartıp haşhaş haplarından içiriyor, fedai kendinden geçince, onu asansörle bahçelere indirip yardımcıları aracılığıyla nehir kıyısında hazır bekleyen kayıklara bindiriyordu. Uyanan fedai; haşhaş, bal ve şaraptan nehirler ve birbirinden güzel kızları etrafında görünce kendini cennette sanıyor ve ikinci haşhaş hapını alacağı zamana kadar hûri zannettiği cariyelerle vakit geçiriyordu. Hapı alıp tekrar bayılan fedai, gerisin geri kuleye götürülüyor ve kendisini ertesi gün kendisini Sabbah’ın huzurunda buluyordu. Bir yandan haşhaşın yol açtığı yoksunluk, bir yandan yaşadıklarını tekrar yaşama isteği ve Sabbah’ın, cennetin anahtarının sahibi olduğuna inanmaları onları zamanın en acımasız ve en tehlikeli savaşçıları haline getiriyordu.

Suikastler

Sabbah, kurduğu bu düzen sayesinde dönemin sayısız devlet adamına suikastler düzenlemiştir. Bunlardan en önemlisi Selçuklu veziri Nizamülmülk’e düzenledikleri suikasttir. Bu suikastin Selçuklu devletinin yıkılmasındaki etkisi büyüktür.

word image 170 1

Fedailerin bu suikastler için yıllarca kendilerini gizledikleri ve suikasti işleyince kaçmayıp öldürülmeyi bekledikleri anlatılır. Bunun dışında Sabbah’ın bir emriyle kalplerine hançer sapladıkları, nefeslerini tutarak kendilerini öldürdükleri ve burçlardan atlayarak intihar ettikleri kaynaklarda geçmektedir.