Türkiye’de kitap okuma seviye yeni nesillerle giderek artmasına rağmen, rağbet gören kitapların kalitesi de aynı oranda düşmektedir. Yeni nesil Türk ve dünya klasiklerini okumaktan vazgeçip günlük televizyon dizisi kıvamında okuyana hiçbir şey katmayan eserlerle zamanını tüketiyor. Hal böyle olunca da değerli fakat sesini yeterince duyuramayan yazarlarımız da giderek unutuluyor. Bu yazarlardan biri ve bu kaderi hak etmeyenlerden biridir Cengiz Dağcı.

Cengiz Dağcı Hayatı

Cengiz Dağcı 9 Mayıs 1919’da Gurzuf’ta doğdu. Çocukluğu Akmescit’e bağlı Kızıltaş köyünde geçti. İlk eğitimine de burada başladı ve idame ettirdi. 1938’te ortaokulu bitirip Pedagoji enstitüsüne başladığında İkinci Dünya Savaşı patlak verdi. Kızıl orduya alındığının ertesi senesi Almanlara esir düştü ve bugünkü Ukrayna’da olan Kirovograd’taki kampa götürüldü. Orada fazla kalamadı ve Uman’a nakledildi.

Almanların yenilmesiyle müttefikler tarafından tutsak kampından kurtarıldı ve müttefiklere sığındı. Daha sonraları Regina adında bir kadınla tanıştı ve onla evlendi. 46 senesinde kızı ve karısıyla beraber İngiltere’ye yerleşti. İlk başlarda bulaşıkçılık gibi basit işlerle uğraşan dağcı daha sonraları bir lokanta açtı. Kırım’dan yani vatanından ayrıldıktan sonra bir daha asla memleketine dönemedi. Cengiz dağcı bir dönem Türkiye’ye yerleşmek istemiş fakat bazı sebepler ona mani olmuştur. Londra’da 2011 yılının ekim ayında hayata gözlerini yummuştur. Türk dışişlerinin büyük çabalarıyla memleketine defnedilebilmiştir.

Cengiz Dağcı Edebi Kişiliği

Cengiz Dağcı sanılanın aksine romanlarını Kırım Türkçesiyle veya İngilizce yazmamış, romanlarında hep Türkiye Türkçesini tercih etmiştir. Cengiz dağcı küçük yaşlarından beri Ömer Seyfeddin’in hikayelerine hayran kalmış ve Türk edebiyatına merak salmıştır.

İlk şiiri “Kış” ı 1936 yılında yazmıştır. Okuduğu Türk yazarlar sayesinde Türkiye Türkçesini Benimsemiş ve romanlarında kullanma kararı almıştır. 1946 yılında Kızıl orduya katılıp daha sonra Almanlara esir olan bir kırım Türk’ünün yaşadıklarını anlattığı Sadık Turan’ın Hatıraları eseri kitabını Türkiye Türkçesiyle tekrar yazmıştır.

Romanını 1956’da Ziya Osman Saba’ya yolladığında Ziya Osman Bey bazı pürüzlerini gidererek eseri Korkunç Yıllar olarak piyasaya sürer. Yazarın Türkiye’de ki tanınmışlığının başlangıcı esasen bu kitaptır. Dilini vatanı belleyen yazarın pek bilinmese de Tatarca yayınlanmış şiirleri de mevcuttur.

Cengiz Dağcı’nın Eserlerinin Konusu Nedir?

Cengiz Dağcı eserlerinin konusu ağırlık olarak Tatar Türklerinin Rus zulmü altında neler çektiğidir. Kırımlıların komünist baskısı altında yaşadıkları, zulme karşı seslerinin bir türlü çıkaramamaları, seslerini çıkardıklarında da daha şiddetli sıkıntılar çekmesini anlatır. Romanlarının ikinci konu aldığı mesele de Alman Harbi’nde savaşın yaşandığı yerlerde insanların çektiği zulümler yapılan katliamlardır. Kırım halkının savaş döneminde önce Rusların sonra Almanların sonra yine Rusların yaptığı katliamlara maruz kalması birden fazla kitabında işlenir. Farklı konuları işlediği nadir eserleri de mevcuttur.

Cengiz Dağcı En Önemli Eserleri Nelerdir?

Cengiz Dağcı ölümüne kadar bize sayısız eser bırakmıştır. Bunların arasında en önemlileri şu üçüdür:

Korkunç Yıllar:

Sadık Turan isimli bir Kırımlının zorla Kızıl Ordu’ya alınması yaşanan savaşlardan sonra Almanlara esir düşmesi anlatılır. Ana karakter bir bakıma yazarın kendisidir. Kitapta anlatılanlarla yazarın hayatı paralel özellik taşır. Sadık esir kamplarında açlık hastalık sefalet ve memleket hasretiyle boğuşur. Bu arada Kırım’ı da ele geçiren Naziler Kırımlı Türkleri de kurdukları Türkistan lejyonuna katar. Zavallı kırımlı delikanlılar kendilerini hiç alakadar etmeyen bir savaşta hem kendilerini esir edenler için hem de onları kurtaracakları yalanıyla onları kandıranlar için kanlarını oluk oluk akıtırlar. Savaşın sonundaysa elde ettikleri hiçbir şey yoktur.

Onlar da İnsandı:

Kızıltaş köyünü ve onların kolhoz idaresiyle ve Sovyet yönetiminin soğuk yüzüyle nasıl yavaş yavaş tanıştığı anlatılır. Özellikle Bekir Ağa’nın ve bazı şahsiyetlerin penceresinden olayları gözümüzün önüne canlandırır. Köye gelen gariban Ruslara halkın sürekli yardım etmesi onlarınsa sürekli onların arkasından iş çevirmesi roman boyunca işlenir. Romanın sonunda köylüler bütün topraklarını hatta çoğu canlarını bile kaybetmiştir. Dış dünyadan haberleri olamayan ve komünizme “komolizma” diyen köylülerin nasıl yaklaşan felaketi bir türlü görmeyen köylülere okuyucu hayret etmekten kendini alamaz. Romanın geçtiği Kızıltaş köyü yazarın çocukluğunu geçirdiği köydür.

O Topraklar Bizimdi:

Kızıltaş’tan küçük Alim’i evlat edinip kaçan Rus okullarında eğitim alarak komünist olan Selim’in başından geçenleri anlatır. Selim Kolhoz Reisi olarak atandığı köyde kolhoz sistemini tamamen adapte edebilmek için halkına boyuna zulmetmesi onları hatta ihbar ettirip sürgün ettirmesi ile ilk başlarda kendini nefret ettirir. Ancak daha sonra savaş başlar ve savaşta kolunu kaybeder. Savaşta ve savaştan sonra yaşadıkları ne kadar yanlış işlere bulaştığının farkına varmasına yardım eder. Halkına ihanet eden bir hain olduğunu anlar. Kırım toprakları Ruslar tarafından Almanlardan geri alınınca, Almanlarla ittifak ettikleri iddiasıyla köydeki herkes katledilir. Ancak Selim Alim’iyle birlikte köye dönüp köyde yaşamaya karar verir ve roman biter.

 

Yazar hakkında Son Birkaç Söz

Cengiz Dağcı’nın gençlik tarafından unutulup gitmesine mani olmak için devlet milli eğitim programlarında bu yazardan bahsetmesi gerekir. Zira Türk gençliği Cengiz Dağcı ve unun gibi yazarları okuyarak Türk’ün düşmanlarını iyi anlayacak, mazlum Türkistanlıların çektiği azapları anlayacaktır. Çalışmayan üretmeyen kendini iyi muhafaza etmeyen halkların ne hallere düşeceğini anlayacaktır. Bu sayede kendinde çalışıp üretmek için azim duyacak ve Türk’ün düşmanlarına olan nefretini diri tutacaktır.